Mentörlük ve Koçluğun Hikayesi

Her ne kadar son dönemlerde çıkıp gözde olmuş bir meslek gibi algılansa da, koçluk ve mentörlük aslında yüzlerce yıllık kadım bir uğraş.

Belki de ilk çağda mağara kadını ya da adamının “Bakın, ben ateşi buldum,  her şeyi çiğ yemekten daha iyi oluyor ateşte pişirmek” demesi mentörlüğün ilk örneğidir.

Tarihte mentör adına ilk kez Odyssey’in Homeros’unda rastlanır. Odysseus Truva savaşı için yola çıkarken oğlu Telemachus’u Mentor adındaki en yakın dostuna emanet eder. Mentor, Telemachus ile o kadar özel ve güvenli bir ilişki kurar ki onun verdiği tavsiyeler Telemachus’un kişisel sorunlarını aşıp ülkenin kaderini belirleyecek kadar önemli hale gelir. Böylece mentör kavramı, bilgi ve deneyim sahibi olduğu konularda akıl hocalığı ve yol göstericilik yapan kişi anlamıyla önce Latince, sonra İngilizce, sonra da tüm dillerdeki sözlüklere girer.

Sonra Plato çıkar sahneye; fizik, metafizik, mantık, etik, tiyatro, müzik, psikoloji, ekonomi ve politika alanlarında dünya tarihini değiştiren çalışmalarının yanı sıra mentisi olan Aristo’nun çalışmalarına verdiği destekle bugünkü modern Avrupa’nın temellerinin atılmasını sağlar.

Barışçıllığı ve dünya görüşlerinden ötürü hepimizin gönlünü kazanan Gandhi, politika konusunda bir siyaset koçu ile çalışıyordu. Dadabhai Naoroji Hindistan tarihinin ilk siyaset bilimcilerindendi. Gandhi ona fikirlerimin en has yoldaşı diye sesleniyordu.

Bob Marley ilk gitarını Joe Higgs ile beraber seçti; ilk albümünün kapağında “Sevgili öğretmenim ve akıl hocama saygılarla” yazarak Joe Higgs’i onurlandırdı.

Gelmiş geçmiş en iyi yazarlardan biri olan Truman Capote ve meslektaşı Harper Lee, çalışmaları konusunda yazı ve düşünsel akış adını verdikleri seanslarını her hafta düzenli olarak gerçekleştiriyorlardı.

Dünya tarihini bilim, sanat ve düşünce gibi alanlarda şekillendiren tüm bu insanların beraber yolculuk ettikleri kişileri mentör ya da danışılan bir koç yapan şey neydi? Bu insanları bir öğretmenden ya da tavsiye alınan bir dosttan ayıran şey nedir?

Bu kişiler kendilerine danışanları, belli bir konunun eğitimini vererek ya da “Bu konuda bu şekilde adım atmalısın” diyerek şekillendirmediler. Mentörlük yaptıkları kişilerle birebir aynı yollardan geçmişlerdi. Onlara kendi hikayelerini ve yolculuklarını, çıkardıkları dersleri anlattılar. Bir konuda koçluk yaptıklarında o kişinin kendisine en zor soruları sormasını sağladılar. Onlar kendi yollarını çizerken, yanlarında durup, destek olup, cesaretlendirdiler.

Kullandığımız çok temel bir analoji var, sanırım en kolay açıklaması bu:

Diyelim ki bisiklete binmeyi öğrenmek istiyorsunuz ve bir sebeple öğrenmekte zorlanıyorsunuz. Varsayalım düşmekten korkuyorsunuz, tedirginsiniz ve denge kurmakta zorlanıyorsunuz.

Öğretmen

Size bisiklete binme yöntemini, denge tekniğini ve bisikleti nasıl kullanırsanız düşme olasılığınızın azalacağının bilgisini metodolojik olarak anlatır.

Mentör

Size kendisinin bisiklete binmeyi nasıl öğrendiğini, nasıl denge sağladığını, nerelerde hata yapıp düştüğünü anlatır, bunlardan dersler çıkarmanıza destek olur.

Koç

Size bisiklete binmekten neden korktuğunuzu sorar. Korkunuzun dengeniz üzerindeki etkisini anlamanız için sizi yönlendirir. Bisiklette denge sağlayabileceğiniz kadar güven hissetmenizin önündeki engelleri kaldırmanıza yardımcı olur. Elinizi tutar, sizi cesaretlendirir. Öğrenme yolculuğunuzda sizin yanınızda yer alır.

Öğretmenlik, mentörlük, koçluk, danışmanlık ayrı dönemlerde farklı ama her biri çok değerli destekler sağlar. Çoğu kez bu işlevler iç içe geçer. Eşzamanlı olarak hepsinden, ya da o an ihtiyaç duyulan hangisi ise ondan faydalanılabilir.